Sürdürülebilir Su Yönetiminde Yeraltı Suyunun Önemi
Sürdürülebilir Su Yönetiminde Yeraltı Suyunun Önemi
Sevgi Tokgöz Güneş, Cihan Güneş
Çevre Mühendisleri Odası
Canlı yaşamı için hayati öneme sahip su kaynakları üzerinde son yıllarda giderek artan
oranlarda yaşanan antropojenik kirlilikler, temiz tatlı su ihtiyacını dünyadaki ve ülkemizdeki
en büyük küresel ve bölgesel kaynak problemlerinden birisi haline getirmiştir. Ülkemizde
temiz tatlı suyun miktar açısından en önemli kısmını yüksek oranda yeraltı suları ve çok daha
az oranlarda ise yüzeysel sular oluşturmaktadır. Son yıllarda suya olan talebin artması hem
yüzeysel suların hem de bazı yersel alanlarda yeraltı suyu kaynaklarının aşırı tüketilmesine
neden olmuştur. Yeraltı suyu akiferinden alınan suyun yeri, genellikle kullanmaya bağlı
kirlenmiş su, akiferdeki kalan su, yağış suları, yüzeysel sular veya bunların tümünün
kombinasyonunda tekrar depolanması ile tamamlanır. Depolanan su özellikle Batı
Anadolu’da bazı alanlarda (Küçük Menderes Havzası) tarımsal, evsel, endüstriyel atık suların
ve deniz suyu girişimlerinin öncülüğünde gerçekleşmektedir. Dahası Gediz, Büyük Menderes,
Bakırçay ve Simav gibi havzalarda doğal olarak derinlik artışına bağlı yüksek oranlarda
bulunan jeotermal ve eskimiş suların bu karışımlara değişen oranlarda katkıları
bulunmaktadır. Aslında, bazı yersel alanlardaki içme ve sulama sularında gözlemlenen
arsenik, bor ve bazı ağır metal kirliliklerinin ana kaynağı bor, kömür ve metalik madenler
olmasına rağmen daha geniş havzalarda da jeotermal ve eskimiş indirgen sular olabileceği son
çalışmalarımızda tespit edilmiştir.
Gediz Havzası’nda Turgutlu-Alaşehir yerleşim alanları arasında kalan bölgede yapılan
incelemelerimizde nitrat, bor ve arsenik gibi kirleticilerin içme ve sulama suları kalitesi
açısından yeraltı ve yüzey sularında yüksek oranlarda bulunduğu tespit edilmiştir. Yeraltı
sularının tamamına yakını indirgen özelliklerdedir ve sadece yüzeye yakın bazı kesimlerde
yüzey ve yağış sularının kirlilikleri azaltıcı etkileri bulunmuştur. Kuyulardaki derinlik ve
kullanım artışı kirliliklerin de artmasına sebep olmaktadır. Bazı alanlarda nehir sularının
baskın debisini indirgen ve aşırı kirli atık suların oluşturduğu bulunmuştur. Küçük Menderes
Havzası ile karşılaştırıldığında Gediz Havzası yeraltı suyu seviyeleri daha yüksek, içme ve
sulama suyu kaliteleri açısından da çok daha kötü durumdadır. Hatta bazı alanlarda tuzluluk
miktarları jeotermal su içeriklerinin (2000-3000 µS/cm) iki katına yakındır. Bu durumda
Yeraltı Suyu Ölçüm Sistemleri Yönetmeliği gereği kuyulara sayaç takılması zorunluğu Küçük
Menderes Havzasında uygulanabilir olmasına rağmen Gediz havzasında mevcut kirlilik ve
kullanım durumları dikkate alındığında uygulamada işlevselliğini yitirecektir. Bu tür alanlarda
sadece belirli bazı gözlem kuyularına kamu kurumlarınca sayaç takılarak izleme yapılması ile
akiferlerden yeterli veri sağlandıktan sonra genele yayılması daha uygun bir çözüm olabilir.
Ayrıca, bu tür kanun ve yönetmeliklerin çıkarılmasında daha geniş kapsam ve daha fazla veri
dikkate alındığında hem daha etkin uygulanabilirlik ve katılım sağlama hem de daha bilinçli
havza yönetimi ve çalışmaları (havzaya özel yönetim) yapmak çok daha yararlı olabilir.