TMMOB ÜYELERİ 15-16 HAZİRAN’IN YIL DÖNÜMÜNDE SOMA’DA BULUŞTU

TMMOB üyeleri, 15-16 Haziran Direnişi’nin 44. yıl dönümünde, geçtiğimiz ay maden katliamı yaşanan Soma’da ilçe halkıyla dayanışma amacıyla bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi.

1

2

 

 

3

Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden Soma’ya gelen mühendis, mimar ve şehir plancıları, yürüyüş öncesinde, 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen maden faciasında hayatını kaybeden madencilerin defnedildiği mezarlığa bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret sonrasında Türkiye Kömür İşletmeleri Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi Müdürlüğü önünde toplanan 750’yi aşkın TMMOB üyesi, buradan sloganlarla bir yürüyüş gerçekleştirirken, yürüyüşe Somalılar da alkışlarla destek verdi. Yürüyüş boyunca “Taşeron çalışma yasaklansın”, “Kaza değil cinayet, kader değil katliam”, “Diren Soma, mühendisler yanında” gibi sloganlar atıldı. Yürüyüş güzergâhında bulunan Madenci Anıtı önüne gelen TMMOB üyeleri, burada maden faciasında yaşamını yitiren madenciler anısına saygı duruşunda bulunurken anıta karanfil bıraktılar. Saygı duruşunun ardından kortej, yürüyüşünü Soma Kaymakamlığı önüne kadar devam ettirdi. Kaymakamlık önüne gelindiğinde TMMOB üyeleri adına basın açıklamasını TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı okudu. Soğancı 301 madencinin isimlerinin yazılı olduğu baretlerin önünde yaptığı açıklamasında, aralarında 5 maden mühendisinin de bulunduğu 301 maden emekçisini unutmamak, unutturmamak, yakınlarının acısını paylaşmak ve Soma halkı ile dayanışma göstermek için Soma’da toplanma kararı alındığını belirterek, “15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 44. yılında, AKP iktidarının işçi düşmanı, işçi sağlığı ve iş güvenliğini yok sayan uygulamalarına, daha fazla kar hırsıyla 19. yüzyıl kölelik düzenini aratan çalışma yaşamı koşullarına, taşeronlaşmaya, esnek güvencesiz çalışmaya ‘dur’ demek için bugün burada Soma’dayız” diye konuştu. Türkiye’de işçi sınıfının, sendikal yasaklara ve barajlara karşı tarihinin en büyük işçi direnişini 15-16 Haziran 1970 tarihinde gerçekleştirdiğini hatırlatan Soğancı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“1970 yılında, çalışma yaşamı ve sendikal mevzuatı düzenleyen İş Yasası ve Sendikalar Yasası’nda değişiklik öngören yasa tasarısı ile temel işçi hakları tasfiye edilmeye çalışılmış, buna karşı büyük bir işçi direnişi yaşanmıştı.

4

15-16 Haziran 1970 tarihlerinde 168 fabrikadan 150 bin işçinin gerçekleştirdiği direnişe şiddetle müdahale edilmesi sonucu 3 işçi ölmüş, 200‘den fazla işçi yaralanmış, sıkıyönetim ilan edilmiş, yüzlerce sendikacı 12 Mart mahkemelerinde yargılanmış, olayların ardından 5 bini aşkın işçi işten atılmıştı. İki yıl sonra Anayasa Mahkemesi söz konusu değişiklikleri iptal etmişti. 12 Mart döneminde sermaye çıkarları doğrultusunda yeterince düzenlenemeyen çalışma yaşamı, 24 Ocak 1980 ekonomi kararlarının gerektirdiği 12 Eylül düzeni ile çalışanların aleyhine yeniden biçimlendirilmişti.

12 Eylül‘ün devamı niteliğindeki AKP iktidarı döneminde ise 2003 yılındaki İş Yasası değişikliği ile başlayan ve ‘torba yasa’larla süren onlarca değişiklik yapılmıştır. Bu düzenlemelerin tamamı, sermaye güçlerinin azami kâra ve yoğun emek sömürüsüne endeksli çıkarları içindir. AKP iktidarı döneminde taşeronlaştırma, esnek, güvencesiz istihdam biçimleri yaygınlaşmış, işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri piyasaya açılmış, serbestleştirme, kuralsızlaştırma ve kamu denetiminin kaldırılması doğrultusunda önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bir ay önce 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma‘da 5‘i mühendis 301 emekçinin ölümüne yol açan katliamın altyapısı da gerçekte böylece hazırlanmıştır.
Soma’da 13 Mayıs günü yaşanan bu facianın, bu katliamın sebebi, uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaştırma, rodevans, örgütsüzleştirme, sendikasızlaştırma, köleci çalışma sistemi, kamu madenciliğinin yok edilmesi ve kamu kurumlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim  birikiminin dağıtılması gibi neoliberal politikalardır.

5

Türkiye’de özellikle AKP iktidarı döneminde uygulanan politikalarla üretim; teknik bilgi ve alt yapı olarak  yetersiz, deneyimi ve deneyimli uzmanı bulunmayan kişi ve şirketlere bırakılmıştır. Kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş cinayetlerinin Soma da olduğu gibi katliama dönüşmesine neden olmuştur.

Burada yaşanan kaza değil cinayettir. 301 maden emekçisinin ölümü kader değil katliamdır. Bu katliamın sorumluları hesap vermelidir.

Burada yaşanan facianın sebebi, madenciliği, mühendisliğin bilim ve tekniğinden uzaklaştıran ve mühendisi işverenin insafına bırakan yanlış madencilik politikalarıdır. Maden Mühendisleri Odamızın 2010 yılında hazırlamış olduğu ‘Madencilikte Yaşanan İş Kazaları Raporu’nda Soma havzasına ilişkin tespitler yapılmış ve burada bir facia yaşanabileceği konusunda siyasi iktidar uyarılmıştır.

6

Bugüne kadar uyarılarımızın hiçbirini dikkate almayan hükümet; “Bu işin fıtratında var” diyerek bilim ve tekniğin karşısında olduğunu ilan etmiştir. Katliamın baş sorumlusu siyasi iktidardır, istifa etmelidir.
Kuralsız ve denetimsiz çalışma yaşamına mahkûm edilen emekçilerle birlikte mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları da faciaların odağına konularak, sorumlu tutulmaya çalışılmaktadır. Bu ortamı yaratan gerçek sorumlular, devlet, hükümet, işyeri sahipleri bu şekilde kendilerini temize çıkarmaya çalışmaktadır.

Demokratik mesleki kitle örgütü olarak bizlere düşen görev, gerçek sorumlulardan hesap sorulması için mücadele etmektir. Soma faciasında yaşamlarını kaybeden meslektaşlarımızın ve işçilerin ailelerinin haklarının savunmak, aynı zamanda bundan sonraki katliamların önüne geçecek, yeni can kayıplarının engelleyecektir.

Soma faciası bizlere bir kez daha göstermiştir ki; kuralsız, esnek çalışma dayatması, resmiyette olup fiiliyatta olmayan sendikal anlayışlar, resmiyette olup gerçekte olmayan denetimler sürdüğü sürece facialar son bulmayacaktır.
Çok yakın zamanda böylesine bir facia yaşanmışken, Hükümetin sorumluluğu gereği istifa etmesi beklenirken, taşeronluk kaldırılsın denirken ne yazık ki Hükümet taşeronlaşmayı daha da yaygınlaştıracak düzenlemeleri içeren bir torba yasa tasarısını Meclis’e getirmiştir.

İşçi sağlığı ve güvenliğinden uzak koşullarda, düşük ücretle, günde 10 saate kadar çalıştırılan 301 maden işçisinin hayatına mal olan hileli taşeronluk düzenlemesi rödovans (kiralama) sisteminin gerçek yüzünü ortaya çıkaran Soma faciasının ardından Meclis’e getirilen tasarıda, madenlerde rödovans (kiralama) sisteminin, taşeronlaşmanın yasaklanmasına ilişkin hiçbir düzenleme olmadığı gibi diğer sektörlerde taşeron çalışma yasallaştırılarak kapsamı genişletilmektedir. Soma benzeri facialara kapıyı açacak bu tasarıya karşı mücadele etmek tüm emek-meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, TMMOB’nin görevidir.

TMMOB; aşırı kar hırsıyla, mesleklerimizin doğru icrasını sınırlayan, meslektaşlarımızın baskı altında kaldığı taşeronluğun tamamen kaldırılması ve güvenceli bir çalışma yaşamının mesleklerimizin icrası için olmazsa olmaz olduğunu bilerek, güvenceli çalışma için mücadele edecektir.

Evet, Soma’dan buradan TMMOB bir kez daha sesleniyor:

Kaza değil cinayet, kader değil katliam.”

Soğancı’nın konuşmasının sonunda, maden faciasında hayatını kaybeden madenci Osman Sümer’in eşi Selda Sümer söz alarak TMMOB üyelerine desteklerinden dolayı teşekkür ederken, iş cinayetinin sorumlularına seslenerek, “Siz biraz daha zengin olun diye bizim çocuklarımız yetiş kaldı. Bunca çocuğun nefesi, bunca ananın çığlığı, bunca kadının öfkesi, bunca ölen madencinin son nefesi sizin ensenizde, veballeri boynunuzdadır” diye konuştu. Anma etkinliği, açıklamanın sonunda hayatını kaybeden 301 madencinin anısına 301 siyah balonun uçurulması ile sona erdi.

 

7

 

8

 

9