İZMİR’DEKİ BARIŞ AKADEMİSYENLERİNE DESTEK AÇIKLAMASI
Barış talebi ile gerçekleştirilen “Bu Suça Ortak Olmayacağız” imza kampanyasına dahil oldukları için haklarında soruşturma açılan Ege Üniversitesi’nden 11 akademisyene İzmir Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri tarafından destek verildi.
“Barış İçin Akademisyenler” imza kampanyasına destek veren Ege Üniversitesi bünyesindeki 11 akademisyene, üniversite rektörlüğü tarafından soruşturma açıldı. Rektörlükte ifade vermeye giden akademisyenlere, İzmir Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri rektörlük önünde yaptığı basın açıklaması ile destek verdi. Rektörlük girişinde yapılan basın açıklamasında İzmir Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri adına KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Bahri Akkan konuştu. Akkan, açıklamasında Türkiye’den 2212, yurtdışından da 2279 akademisyen ve araştırmacının imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan ve barış talebini içeren “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı metne imza koyan Ege Üniversitesi’nden 11 akademisyene soruşturma açıldığını ifade ederek, “Onlar, soruşturmacılara, üniversite muktedirlerine en doğru yanıtı vereceklerdir. Baştan itibaren hukuk dışı gelişen bu süreçte hep hocalarımızın yanında olduk, şimdi de yanlarındayız. Zira talepleri talebimizdir” diye konuştu. İstanbul’da üç akademisyenin, Esra Mungan Gürsoy, Muzaffer Kaya ve Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Hukuk Sekreteri Kıvanç Ersoy’un tutuklu olduğunu, bilimsel bir toplantı için yurtdışında bulunan Meral Camcı hakkında ise yakalama kararı bulunduğunu hatırlatan Akkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Esra hocamız insanlık dışı bir uygulama ile tecritte tutulmaktadır. Bu akademisyenlerin tutuklu olmalarının hiçbir meşru gerekçesi bulunmamaktadır. Ama bilindiği üzere hapishaneler haksız yere tutuklananlarla doludur. Türkiye’de tutukluluk hali cezalandırmaya dönüşmüştür uzun süredir.
Bugüne kadar 38 akademisyen işten çıkarılmış, bir hocamız emekliliğe zorlanmış, 29 akademisyen görevden uzaklaştırılmıştır. 37 hocamızın ev ve ofislerinde arama yapılıp gözaltına alınmışlardır. Bu, üniversite özgürlüğüne indirilmiş bir darbe, büyük bir tasfiye girişimidir. İzin vermeyeceğiz, vermemeliyiz. Bütün toplumu dayanışmaya, mücadeleye çağırıyoruz. Türkiye üniversite tarihi bilim insanlarının kıyımı tarihidir. 1933, 1947-48, 1960, 1980 önemli tasfiyelerin gerçekleştiği önemli tarihlerdir. Hatta 1863’te kurulan 1. Darülfün’un bile bazı muallimlerin dine küfrettiği gerekçesiyle iki yıl sonra kapatılmış ve bazı hocalar uzaklaştırılmıştır. Bir kez daha yineliyoruz, tasfiye girişimini boşa çıkarmak için mücadele edeceğiz.
25 Ocak 2016’da İzmir’deki rektörlüklere basın toplantısı ve mektupla ilettiğimiz görüşlerimizi yineliyoruz:
• Fikirlere ancak başka fikirlerle karşı çıkılır; soruşturma ve ceza tehditleriyle karşı çıkılamaz.
• İfade özgürlüğünü bir “evrensel ilke” yapan, yalnızca savunduğumuz görüşler için değil; benimsemediğimiz, hatta karşı olduğumuz görüşler için de geçerli olmasıdır.
• Üniversiteler bu evrensel ilkeye koşulsuz olarak sahip çıkması gereken kurumlardır.
• Akademisyenlerin, sadece ve sadece görüşlerini açıkladıkları için üyesi oldukları üniversiteler tarafından idari soruşturmalara maruz bırakılmaları, başta ifade özgürlüğü olmak üzere, üniversiteyi üniversite yapan tüm değerler açısından kabul edilemez bir durumdur.
Üniversitelerimizde bilimsel faaliyetlerin yanı sıra öğrencilerin ve yükseköğretim emekçilerinin her türlü sosyal, politik, kültürel faaliyeti engellenmekte, takibat konusu yapılmaktadır. Ege Üniversitesi geçen seneden beri baskının en yoğun olduğu yerleşkelerden biridir.
Bugün burada,
– Üniversitelerde tüm akademik, politik, sosyal, kültürel faaliyetlerin özgürce yapılabilmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını,
– Siyasi iktidarın talep ve baskıları sonucu açılmış bu utanç verici, yasal dayanağı olmayan, keyfi soruşturmanın bir an önce sonlandırılmasını talep ediyoruz.
İzmir Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri olarak, savaştan ve ölümden değil, barıştan ve yaşamdan yanayız. Yaşanan her ölüm için derin bir üzüntü duyuyoruz. Barış koşullarının sağlanmasını vatandaşı olduğumuz devletten talep ediyoruz. Ülkemizde herkesin kendini güvende hissettiği koşulların yerleştiği güne kadar bu yönde çaba harcamaya devam edeceğiz.”
Açıklamanın ardından rektörlük bahçesine girmek isteyen akademisyenler, özel güvenlik ve rektörlükçe çağırılan polisler tarafından gerekçe gösterilmeksizin engellenirken, yaklaşık bir saatlik bekleyişin ardından içeri girmeyi başardılar.