EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ: NE ASKERİ DARBE NE SİVİL CUNTA
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu’nun da bileşenlerinden olduğu İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananlara ilişkin bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
15 Temmuz darbe girişimine ve sonrasındaki sürece ilişkin, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından bir basın toplantısı gerçekleştirildi. Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube’de gerçekleştirilen ve çok sayıda kurum temsilcisinin katıldığı toplantıda Emek ve Demokrasi Güçleri adına açıklamayı DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı yaptı. Sarı açıklamasında, meydana gelen girişimin ağır sonuçlar doğurduğunu ve 200’den fazla insanın yaşamına mal olduğunu ifade ederek, “Emek ve Demokrasi Güçleri olarak, niteliği ne olursa olsun, demokrasinin elde kalan son kırıntılarının askıya alınması sonucunu doğuracak her türden darbenin karşısında olduğumuzu hatırlatıyor, bir kez daha darbelere hayır diyoruz” ifadelerini kullandı. Sarı, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Bizler bugüne kadar, demokrasiye, hukuka, emeğe yapılan her saldırının karşısında adaletten, eşitlikten ve özgürlüklerden yana tavır aldık, bundan sonra da aynı tavrı almaya devam edeceğiz. Ama ne var ki, ülke içinde ve dışında uygulanan savaş politikaları, Türkiye’yi bir cehenneme çevrilerek aylarca yaşam alanları kuşatılmış ve canlı bombalarla pek çok insanımızın yaşam hakkı elinden alınmıştır. Bütün bu süreç ve iktidar paylaşma kavgası bir darbe girişimi ile sonuçlanmıştır.
Halkımıza dayatılan darbe-sivil dikta ikilemine razı olmayacağız. Ne darbelere teslim olacağız ne de bu girişime yaslanarak kirli iktidar planlarını hayata geçirmek isteyenlere müsaade etmeyeceğiz.
Belirtmek isteriz ki, sokaklarda sivil araçların tanklarla ezilmesi, sivillerin üzerine askerlerce ateş açılması görüntüleri de, linç edilen asker, gözaltında işkenceye maruz kalmış darbe girişimcisi görüntüleri de bizi aynı derecede rahatsız etmektedir. Bu rahatsızlık, bugüne kadar sahip çıktığımız temel insan haklarından, demokrasiden yana çizgimizin olağan sonucudur.
Darbe girişimi sonrasında, iktidar sahiplerinin saflarını güçlendirmek adına destekçilerini hızla sokağa davet etmeleri, mevcut kaos ortamında büyük tehlikeler doğurmuştur. Sokaklardaki hak taleplerinin meşruluğuna inanan bizler, darbe girişiminin hemen ardından ortaya çıkan linç görüntülerini de göz önünde bulundurarak bu durumun yarattığı tehlikeye işaret etmek isteriz. Özellikle sokakta yapılan cihat çağrıları, buna paralel olarak Alevi mahallelerine ve siyasi parti binalarına yönelik şimdilik ucuz atlatılmış saldırılar tedirginliğimizi arttırmaktadır. “Demokrasi şöleni” adı altında sokağa çıkanların, 10 Ekim katliamında yitirdiklerimizin anısına Ankara’da yapılan anıta yönelik gerçekleştirdikleri saldırı da bu tedirginliğimizin ne kadar haklı olduğunun işaretlerindendir. Sadece orduda değil, kamuda da “darbe destekçiliği” iddiasıyla gerçekleştirilen kitlesel tasfiyeleri de göz önünde bulundurunca, yaşananların askeri darbenin fırsata dönüştürülerek bir sivil darbe sürecinin hız kazandığı izlenimi yaratmaktadır. Ayrıca, tüm hukuk ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler, anayasada tanımlanan temel hak ve özgürlükler ayaklar altına alınarak, hak gasplarının yolunu açacak şekilde tüm kamu çalışanlarının izinlerinin iptal edilerek sokağa davet edilmesi, sivil dikta rejiminin darbe girişimini fırsata çevirerek güçlenmeye çabalayacağına dair önemli ipuçları sunmaktadır.
Emekten, barıştan ve demokrasiden yana güçler olarak, darbecilere de, sivil dikta heveslilerine de karşı mücadelemizin, sahip çıktığımız değerlerin gereği olduğunun bilincindeyiz. Bugünden sonra yapılacak şey, hangi kesimden olursa olsun ülkemizde demokrasiyi hedef alanlara inat demokrasiyi yeniden inşa etmek ve eşitliği, özgürlüğü tüm toplumsal kesimler için daha güçlü istemektir. Dün olduğu gibi bugün de özgürlük ve demokrasinin sokaklarda ve meydanlarda kazanılacağını ve parlamenter sistemden vazgeçilemeyeceğini, bu bağlamda darbeye ve sivil dikta rejimine karşı durulması gerektiğini ifade ediyoruz.”