“KURUKÖY’DE NELER OLUYOR” DİYENLER GÖZALTINDA
Nusaybin’deki sokağa çıkma yasağı ve yaşananlara ilişkin basın açıklaması yapan HDP yöneticilerinin gözaltına alınmalarının ardından İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından bir basın toplantısı gerçekleştirildi.
Nusaybin Kuruköy’de 11 Şubat’tan bu yana devam eden sokağa çıkma yasağı ve yargısız infaz ile işkence iddialarına dair basın açıklaması düzenlemeleri nedeniyle HDP yöneticilerinin gözaltına alınmalarının ardından İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şubesinde düzenlenen toplantıda İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Bahri Akkan basın metnini okudu. Kuruköy’de 11 Şubat gününden bu yana sokağa çıkma yasağının devam ettiğini ifade eden Akkan, “O tarihten bu yana askerlerin ablukası altında olan köydekilerle iletişim kurulamazken ya da çok sınırlı kurulurken, köyden işkence ve yargısız infaz iddiaları gelmekte” dedi. Kuruköy’e ilişkin iddiaların, iktidar kontrolündeki basın ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından sessizlikle karşılandığını, iddialara dair soru soranların ise devletin sopasıyla susturulmaya çalışıldığını söyleyen Akkan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Kuruköy’de yaşananlara dair dün Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir basın açıklaması gerçekleştiren HDP’nin İzmir İl Başkanı Mahfuz Güleryüz, bir il yöneticisi ve Devrimci Parti İl Başkanı Hazal Yanar, gece düzenlenen baskınlarla polis tarafından gözaltına alındı. PKK propagandası yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınanların suçlarının delili olarak ise basın açıklamasında kullanılan “Katliam ve işkenceye hayır. Kuruköy yalnız değildir” pankartı gösterilmektedir. Evet, Kuruköy’de günlerdir süren ablukada kurulabilen çok sınırlı iletişim ile alınan bilgiler, yargısız infazlara ve işkence ile gözaltılara işaret etmektedir. Bölgeye giden heyetlerin Kuruköy’e sokulmaması, hatta yaklaştırılmaması da şüpheleri arttırmaktadır. İddialar asılsız ise neden bölgeye kimse sokulmamaktadır?
Bu coğrafyanın bir parçasında ne olduğunu sormak, bilmek istemek her yurttaşın olduğu gibi HDP il yöneticilerinin de hakkıdır. Hak olmasından öte, ülkede yaşananlara dair sorular sormak siyasi partilerin başlıca görevlerindendir. Bunun suç olarak görülmesi ancak ve ancak demokrasinin tam anlamıyla rafa kaldırıldığı, temel hak ve özgürlüklerden eser kalmadığı diktatörlüklerde olabilir. Temel hak ve özgürlüklere düşman olan AKP iktidarı, kitleleri her türlü zorla, saldırganlıkla sindirmeye çalışmaktadır. Özellikle anayasa referandumu yaklaştıkça bu saldırganlığın dozunun artacağı tahmin edilmekte ve günden güne bu artışa şahit olunmaktadır. Dün geceki gözaltıları da bundan bağımsız düşünemeyiz. Diktatörlük anayasasına hayır diyen kesimin önemli bir bileşeni olan HDP yöneticileri, anayasa değişikliğine yönelik itirazın büyütülmesinde pay sahibi olacakları korkusuyla iktidarın saldırılarına maruz kalmaktadır. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın Eylül ayından beri bekletilen dosyasının işleme konularak milletvekilliğinin düşürülmesi, diğer Eş Başkan Selahattin Demirtaş’a hapis cezası verilmesi, HDP Meclis Grup Başkan Vekili İdris Baluken’in tekrar tutuklanması tesadüf değildir. Bu baskılar, hayır cephesine yönelik saldırıların boyutunun nereye varacağına şimdiden işaret etmektedir. Bugün HDP’yi hedef alan saldırının, yarın hayır cephesinin diğer bileşenlerini hedef alacağı bilinen bir gerçektir.
Durum böyleyken, referandumdan hayır sonucu çıkması halinde iç savaş başlatma çağrısı yapanlar ellerini kollarını sallayarak gezmekte, hayır cephesine karşı tehdidi örgütlemeyi sürdürmekteyken, temel demokratik haklarını kullanan siyasi parti yöneticileri türlü gerekçelerle gözaltı ve tutuklamalara maruz kalmaktadır.
Diktatörlük anayasası hevesiyle yanıp tutuşan AKP iktidarı, soru sormayı, sorgulamayı, talepte bulunmayı suç olarak görmektedir. Bir halka yaşatılanlara dair soru sormak suç olarak görülüyorsa, bizler de İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri olarak bu suça ortak oluyor, “Katliam ve işkenceye hayır” diyoruz ve buradan bir kez daha soruyoruz: Kuruköy’de neler oluyor?”