SİYASİ KIRIM OPERASYONLARI PROTESTO EDİLDİ

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, 2 Kasım 2016’da HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın gözaltına alınmaları ve ardından tutuklanmalarıyla hız kazanan siyasi kırım operasyonlarının yıl dönümünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

IMG_2782

Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında “Siyasi tutsaklar onurumuzdur”, “Barış, demokrasi, özgürlük” gibi sloganlar atılırken, ilk olarak açıklamaya katılan HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü kısa bir konuşma yaptı. Kürkçü, partilerine yönelik gözaltı ve tutuklama sürecinin, mecliste dokunulmazlıkların kaldırılması ile birlikte başladığını hatırlatarak, meclisteki vekillerin dokunulmazlıkların kalkması ile birlikte sokaktaki yurttaştan daha güvencesiz olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin bir diktatörlük rejimi ile yönetildiğini vurgulayan  Kürkçü, “Türkiye’nin başına sultan olmak isteyenler, bir gün demokrasinin adil yargısının tadını tadacaklar. Ya hepimizle beraber eşit yurttaş olarak bu ülkede yaşayacaklar ya da bu ülkeden başka bir ülke kendilerine seçecekler” diye konuştu.

Kürkçü’nün konuşmasının ardından İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına basın açıklamasına KESK İzmir Şubeler Platformu Yürütmesinden Mustafa Güven okudu. Güven açıklamasında, AKP iktidarının, demokratik siyaseti tutsak etmesinin üzerinden bir yıl geçtiğini belirterek, “20 Mayıs 2016’da meclisi kendi varlığını sorgulayacak hale getiren, yasama ve kürsü dokunulmazlıklarını hiçe sayan dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla başlayan süreç, faşizmin kurumsallaşması için atılan en kritik adımdı” dedi. Güven, kurgusal olduğu şüphesi her geçen gün artan 15 Temmuz darbe girişiminin, 20 Temmuz 2016’da OHAL rejiminin hayata geçmesine gerekçe olduğunu ve adım adım bir sivil darbenin köşe taşları döşenmeye başlandığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“KHK’lar ile on binlerce kamu emekçisi, barış imzacısı akademisyen ihraç edildi, basın susturulmaya çalışıldı, sivil toplum örgütleri kapatıldı, yargı bağımsızlığı tümüyle ortadan kaldırıldı. Belediyelere kayyum atandı, seçilmiş belediye eş başkanları tutuklanmaya başlandı. Nihayetinde, 4 Kasım günü HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile HDP milletvekilleri gözaltına alınıp sonrasında tutuklandılar.

4 Kasım 2016 tarihi, Türkiye siyasetinde yeni bir sivil darbe girişimi olarak utanç sayfasında yerini alacaktır. Seçilmişlere yönelik bu saldırı halkın özgür iradesine, eksikli de olsa bugüne kadar elde edilmiş demokratik kazanımlara yönelik, kabul edilemez bir siyasi kırım operasyonudur.

4 Kasım’da başlatılan süreç, 16 Nisan’da halkın iradesinin göz göre göre çalındığı hileli referandum ile en üst aşamaya vardırılmıştır. Gelinen noktada artık yargı, sarayın hukuk bürosu haline gelmiş, meclis devre dışı ve işlevsiz bırakılmış, kuvvetler ayrılığı ilkesi tümüyle yok edilmiştir. Meclisin işlevsizleştirilmesi, ülkede faşizmin kurumsallaşmasının en büyük adımını oluşturmaktadır.

Tek adamın sözünün her şeyin üzerinde olduğu bu kurumsallaşma, sadece AKP dışındaki kesimleri değil, zaman zaman kendi içini de hedef almaktadır. AKP’de istenmeyen adam haline gelen belediye başkanlarına yönelik istifa baskıları ve bu baskıların sonuç vermemesi halinde kayyum atama imaları yapılması, bununla yetinilmeyip istifa etmemekte direnen isimlerin ailelerinin dahi tehdit edilmesi, toplumun bütün kesimlerinin faşizmin tehdidi altında olduğunun göstergesidir.

Öte yandan Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerine inşa edilmeye çalışılan bu yeni rejim, savaşı giderek derinleştirirken, içeride ve dışarıda Kürt halkının kazanımlarına yönelik saldırıları da yoğunlaştırmıştır. Bu bağlamda yürütülen siyasi soykırım uygulamaları aynı zamanda savaş politikalarıyla kurumsallaştırılmak istenen faşizme “dur” diyecek olan barış cephesinin önünü kesme amacı da taşımaktadır.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri olarak bizler diyoruz ki:  Barışın, demokrasinin ve insan haklarının yeniden tesisi için OHAL’e tüm sonuçları ile birlikte derhal son verilmeli; evrensel hukuk ilke ve uygulamalarında karşılığı bulunmayan, temel insan haklarına aykırı ağır tecrit koşulları kaldırılmalı; Tutuklu tüm seçilmişler serbest bırakılmalı; savaş politikalarına son verilip ülkede ve bölgede halkların eşitliğine dayalı,  barışçı ve dayanışmacı politikalar hayata geçirilmelidir.”

IMG_2776