“MİTİNG YASAĞI, OHAL’İN NE ANLAMA GELDİĞİNİN EN NET İFADESİDİR”
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, “OHAL Değil, Acil Demokrasi” mitinginin İzmir Valiliği tarafından yasaklanmasına ilişkin bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
23 Aralık Cumartesi günü Gündoğdu Meydanı’nda gerçekleştirilmek istenen “OHAL Değil, Acil Demokrasi” mitinginin İzmir Valiliği tarafından OHAL gerekçesiyle yasaklanmasının ardından İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından bir basın toplantısı düzenlendi. DİSK Ege Bölge Temsilciliği’nde gerçekleştirilen toplantıya çeşitli emek ve meslek örgütleri ile demokratik kitle örgütü ve siyasi partilerden temsilciler katılırken, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına açıklamayı KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü İsmet Süzer yaptı. Süzer açıklamasında, OHAL yasaklarına ve baskılarına karşı bu yasak ve baskıların mağdurlarının sesini yükseltmek amacıyla 23 Aralık 2017 tarihinde düzenlenmek istenen mitingin, ironik bir biçimde OHAL kanunu ile gerekçelendirilerek yasaklandığını belirterek, “Valilik yasağı, gerçekleştirmek istediğimiz mitingin amacının ne kadar haklı ve yerinde olduğunun olabilecek en net açıklamasıdır” dedi. Yasak kararında, mitingin kamu düzeninin yanı sıra “başkalarının hak ve özgürlüklerini bozacak olaylara sebebiyet verebileceği”nin iddia edildiğine dikkat çeken Süzer, “Hak ve özgürlükleri korumak adına gerçekleştirmek istediğimiz bir mitingin, hak ve özgürlüklere zarar vereceği gerekçesi ile yasaklanması trajikomiktir. Bu yasaklama, bizim miting vasıtasıyla bir kez daha hatırlatmak istediğimiz OHAL’in karakterini belki de miting kadar etkili bir şekilde ülke kamuoyuna göstermiştir” şeklinde konuştu. Süzer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha birkaç ay önce, 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünde Türkiye’nin her yanında meydanları kutlamalara açan, sokağa çıkan insanlar için bir günlüğüne de olsa hak ve özgürlüklere dair kısıtlamaları esneten iktidarın gerçek yüzü miting yasağı ile açık bir şekilde görülmektedir. AKP iktidarı, kendinden olmayanlara baskıyı, zoru, yasakları reva görürken, tüm hak ve özgürlüklerin kendisi ve yandaşları için sınırsız kullanılmasında bir sakınca görmemektedir.
OHAL’in kalkması ve demokrasi talebimiz acildir. Bu aciliyet gün gibi ortadadır. Ülkenin OHAL ile idare edildiği süre 18 aya yaklaşmaktadır. OHAL; yoksulların, emekçilerin, kadınların çıkarına değildir. OHAL; iktidarını mutlaklaştırmak isteyenlerin, onları besleyen patronların çıkarınadır. OHAL; sorgusuz sualsiz işini kaybetmek, hukuksuz, keyfi ihraçlar demektir, grev ve örgütlenme yasakları demektir, işsizlik, yoksulluk, pahalılık demektir, iktidar aygıtı olmayan basının susturulması demektir, parlamentonun tasfiyesi, belediyelere el konulması, halk iradesinin gaspıdır, hukukun yok edilmesidir. OHAL; basının karartılmasıdır. İşsizlik, yoksulluk, pahalılıktır. OHAL, tek adam rejimi ve zorbalık demektir. OHAL; ne ekonomiyi daha iyi duruma getirmiş, ne istihdamı arttırmış, ne kadına yönelik şiddeti azaltmıştır. Bu nedenle, baskı rejimi için önemli bir araç olan ve sürekli bir hâl durumuna gelen OHAL’e karşı mücadele hepimizin öncelikli görevlerindendir. Yasak ile kısılmaya çalışılan ses sadece İzmir’den “OHAL’e hayır” diyen ses değil, Türkiye’de demokrasi ve özgürlük isteyen milyonların sesidir.
Bizler emek ve demokrasi güçleri olarak yurttaşlarımızla yan yana tüm OHAL mağdurlarının sesini yükseltmeye, darbe girişimini fırsata dönüştüren baskı ve zor rejiminin aracı OHAL kalkana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Acil demokrasi talep eden sesimiz yasaklamalarla, gözaltılarla kısılamayacak. OHAL boyunduruğu ile bunaltılmış olan tüm toplumsal kesimleri bu mücadelede bizlerle yan yana, omuz omuza durmaya davet ediyoruz.”