EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNDEN SEÇİM AÇIKLAMASI

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, 24 Haziran seçimlerine ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

29 Haziran 2018 tarihinde Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) yöneticisi Coşkun Üsterci konuştu. Üsterci, 24 Haziran seçimlerine ilişkin tartışmaların bütün yoğunluğuyla sürdüğüne işaret ederek, “Görünüşte seçimin galibi Cumhurbaşkanı seçilen AKP Başkanı Erdoğan ve TBMM’de ucu ucuna da olsa çoğunluğu elde eden AKP ve MHP ittifakıdır. Böylelikle oluşturulacakları yeni rejim ile faşizan, halklara, farklı inançlara, kadınlara, emekçilere ve ezilenlere düşman politikalarını rahatlıkla uygulayabileceklerini düşünmektedirler” dedi.

Üsterci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ancak, ne derlerse desinler, karşı karşıya kaldıkları siyasal, ekonomik ve sosyal kriz nedeniyle Türkiye’yi sürükledikleri bu baskın, hatta panik seçimin galibi AKP ve MHP ittifakı değildir.

Çünkü her şeyden önce bu seçimler OHAL gölgesinde adil ve eşit olmayan koşullarda yapılmıştır. Seçim Kanunu’nda çok önceden sandık ve seçim güvenliğini tümüyle ortadan kaldıran düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Seçim çalışmaları süresince muhalefetin ve demokratik siyasetin tasfiyesi için tüm devlet imkânları sonuna kadar kullanılmıştır. Medya üzerinde ağır bir ambargo uygulanmıştır. Milyonların katıldığı mitingler yok sayılmış, başta HDP olmak üzere tüm muhalefetin sesi ve sözünün topluma/seçmenlere ulaştırılmaması için elden gelen her şey yapılmıştır. Özgür propaganda hakkına yönelik saldırıların ardı arkası kesilmemiş, tüm muhalefet partileri iktidarın her türlü baskı ve engellemesinden değişik oranlarda nasibini almıştır. Kamu kaynakları bir aday ve parti için sınırsız bir şekilde kullanılırken Cumhurbaşkanı adaylarından biri olan Selahattin Demirtaş, adaylığı Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından onaylandığı halde Anayasa’ya ve uluslararası hukuka aykırı bir biçimde cezaevinde tutulmuş ve demokratik seçimlerin en temel ilkesi olan “eşitlik ve serbestlik” ilkesi ayaklar altına alınmıştır. Seçim günü uluslararası gözlemcilerin gözlem yapması engellenmiştir. Daha da vahimi seçimlere kan bulaşmıştır. Hatırlanacağı üzere 16 Nisan 2017 günü yapılan referandumla değiştirildiği ilan edilen Anayasa’dan seçim dönemlerinde İçişleri, Adalet ve Ulaştırma Bakanlarının tarafsız kişilerden atanması kuralı kaldırılmıştı. Seçim öncesinde ve seçim günü ölümle sonuçlanan şiddet olayları karşısında aldığı tutum, seçimin güvenliğini sağlamakla görevli İçişleri Bakanlığı’nı bizzat seçim güvenliğini tehdit eden en önemli aktör haline getirmiştir. Bu listeyi daha da uzatmak mümkün. Ancak, kısaca dile getirilen tüm bu gerçekler, 24 Haziran Seçimleri’nin meşru olmadığını tartışma götürmez biçimde ortaya koymaktadır.

Evet, bir kez daha altını kalın çizgiler ile çizerek vurgulamak istiyoruz ki, mecliste yasama işlevini tek başına yerine getirecek çoğunluğu yakalayamayan AKP iktidarı, seçimin kesinlikle kazananı değildir. AKP, iktidarını sürdürmek için ister MHP, ister başka parti olsun bir koalisyon ortağına muhtaç kalmıştır. Bütün baskılara, özellikle Kürt nüfusun ağırlıklı olduğu bölgelerde yaşanan sandık müdahalelerine, güvenlik gerekçesi ile sandıkların taşımasına, gözdağlarına rağmen AKP’nin seçimdeki birinci önceliği olan HDP’nin baraj altında bırakılması hedefi gerçekleşmemiştir. Muhalefet partileri, yürüttükleri başarılı kampanyalar ile toplumun her kesimini mobilize ederek siyasal duyarlılığı ve mücadele azmini en üst seviyelere taşımıştır.  Nitekim seçim sonrası İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sağa sola savurduğu tehditler ve geliştirdiği nefret içerikli söylemler bir yandan bu kirli ittifakın nasıl bir siyasal rejim kurmak istediğinin ipuçlarını verirken, diğer yandan oyunda istediğini elde edememiş mızıkçı bir çocuğun hezeyanlarından başka bir şey değildir.

Evet, seçimler geride kaldı, oylarımızı gasp edenler kazanamadı, biz de kaybetmedik. Çünkü ne yaptığımızı, ne yapabileceğimizi ve gücümüzü çok iyi biliyoruz. Seçim sürecinde yürüttüğümüz çalışmalar ile güçlü bir sinerjiyi açığa çıkardık, dayanışmayı ve direnişi büyüttük. Tüm bunlar bize büyük bir umut veriyor.

Bu nedenle de iş ve güç birliği yaparak tüm baskı ve engellemelere karşın canla başla seçim çalışmaları yürüten, oylarını ve sandıkları korumak, demokrasiye sahip çıkmak için seçim günü yurttaş olmanın bilinciyle hareket eden, büyük bir fedakârlıkla görev yapan, direnen herkese buradan çok teşekkür ediyoruz.

Önümüzdeki süreçte ise biz emek ve demokrasi güçlerinin ortak, tarihsel sorumluluğu olan demokrasi, barış, adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütmek, cumhuriyeti demokratikleştirmek, faşizme karşı mücadeleyi yükseltmek görevini karamsarlığa kapılmadan, büyük bir kararlılıkla yerine getireceğiz. Çünkü kendimize, parçası olduğumuz demokratik toplumsal muhalefetin gücüne güveniyoruz.”