TMMOB’DAN SİT STATÜSÜ DEĞİŞİKLİKLERİNE KARŞI DAVA
TMMOB İzmir İKK, İzmir’deki doğal sit statülerinde yapılan değişikliğe dair yürütmenin durdurulması davası açarken, buna dair bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
İzmir Mimarlık Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında TMMOB İzmir İKK Dönem Sekreteri Melih Yalçın bir açıklama yaptı. Yalçın açıklamasında, 2012 yılında Tabiat Varlıklarını Koruma yasal mevzuatında yapılan yeni düzenlemeler ile başlayan süreci TMMOB’a bağlı ilgili meslek odaları, Sualtı Araştırmaları Derneği ve Doğa Derneği ile birlikte ülkemizin doğal yaşam alanlarının korunmasına gönül vermiş bireyler olarak yakından takip etmeye çalıştıklarını ifade ederek şunları söyledi:
“Bu süreçte, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ilk olarak 2016 yılında Çeşme, Seferihisar, Urla, Güzelbahçe İlçeleri için başlamış olup devamında Çeşme Yarımadası, Gediz Deltası ve Bornova’yı içine alan 6 farklı grupta doğal sit statülerine yönelik yeni düzenlemeler Bakanlık Oluru ile ilan edilmiştir. TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi ve TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubesi olarak yapılan düzenlemelerin bütüncül bir yaklaşım ve bilimsel gerçeklerden uzak olması, rant ve kişisel menfaatler gözetilerek belirlendiği gerekçeleriyle dava açılmıştı. Ancak geldiğimiz son süreçte önceki ilan edilen ve yeni bölgelerle birlikte; Çevre ve Şehircilik Bakanlık Makamının oluru ile 27.04.2018 tarihli 76073 sayılı 28. Grup, 76074 sayılı 38. Grup ve 76071 sayılı 20. Grup Doğal Sit Alanı, ‘Doğal Sit-Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ ve ‘Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ olarak tescil edilmesi sonucunu doğuran doğal sit değişikliği kararı onaylanmıştır. Bu karara 20.07.2018 tarihinde öncelikle yürütmesinin durdurulması, takiben iptaline karar verilmesi istemiyle TMMOB İKK olarak dava sürecini başlatmış bulunmaktayız.
Her ne kadar bazı tartışmalı uygulamaları içerse de, doğal sitler önemli doğa alanlarımızın günümüze kadar korunabilmesini sağlayan en etkili yasal araçlar olmuş ve ülkemizdeki doğal alanların yaklaşık yarısı doğal sitler kapsamında korunmuştur. Ancak yeni düzenlemeler kapsamında yeniden tanımlanan koruma statüleri, insan müdahalesini önlemeye yönelik yaptırımları gevşetmekte, önemli doğa alanlarımızın risk altına girmesine neden olmaktadır.
İlgili yönetmeliğin uygulama süreci de şeffaflıktan ve katılımcı yaklaşımdan çok uzaktadır. 2016 yılında başlayan uygulamalarda 7 ilçede kısmen koruma statüleri haritalandırılmış ve bu haritalarda yer alan koruma alan sınırlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesine dayandığı iddia edilmiştir. Ancak yaşanan süreçte söz konusu projeye ait rapor dâhi kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Söz konusu uygulamalarda, ekosisteme dair bilgisi/yeterliliği olmayan uzmanlara yer verildiği ve araştırmalarda atlanan yanlış, eksik ve yanıltıcı bilgilerin var olduğu görülmüştür. Özellikle farklı jeomorfolojik oluşumlar olmaları nedeniyle benzerlik göstermeyen sulak alanlar gibi önemli doğa alanlarında yürütülen ekolojik temelli bilimsel çalışmalarda, değerlendirilen alana/ekosisteme özgü uzmanlığa gereksinim duyulmaktadır. Bu raporların konularında ihtisaslaşmış, konularında uzun yıllardır çalışmaları olan, yeri tanıyan ve bilimsel yayınları yer alan STK, akademik camia üyeleri ve diğer uzman gerçek tüzel kişilerin görüşlerine danışılması gerekliliği, ne yazık ki göz ardı edilmektedir.
Bornova ve Kemalpaşa ilçelerinin bir kısmı için ilan edilen bölgelerde toplam 38 bin 523 hektar ormanlık alan bulunmaktadır. Bunun 22 bin 962 hektarlık kısmı Kızılçam ormanı, geriye kalan 15 bin 561 hektarı ise bünyesinde başta kızılçam olmak üzere çok çeşitli Akdeniz maki türlerinin bulunduğu, estetik, turistik, toprak koruma, hidrolojik vb. fonksiyonları yerine getiren ormandan oluşmaktadır. Aynı şekilde Güzelbahçe, Seferihisar ve Urla Orman İşletme Şeflikleri içinde bulunan doğal sit alanlarının toplam büyüklüğü 53 bin 910 hektardır. Bunun 42 bin 108 hektarı makilik, 10 bin 963 hektarı kızılçam, 166,5 hektarı halep çamı, 38 hektarı ardıç, 6,5 hektarı defne, 24 hektarı sakız, 610 hektarı fıstıkçamı ormanıdır. Kalan 2045,4 hektar ise özel ağaçlandırma sahasıdır. Bu alanların hepsi biyolojik çeşitlilik açısından zengin ve korunması gereken alanlardır. Belirtilen ormanlık alanlar konum itibarı ile dört milyonu aşan nüfusu barındıran bir kentin çevresinde olması nedeniyle ayrı bir değer taşımaktadır. Ancak davaya konu karar ile orman alanlarının % 90 oranında 1. dereceden düşürülmüş yeni uygulamada 3. dereceye denk gelen sürdürülebilir kontrollü kullanım ve nitelikli koruma statüsüne düşürüldüğü görülmekte, aynı zamanda bu alanların bir bütünlük içinde değil parçalanarak koruma statülerinin belirlendiği görülmektedir. Yeni uygulamalarda daha önceden 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiş; Akdeniz Foku gibi nesli tükenmekte olan deniz canlılarına ev sahipliği yapan kıyı alanlarında ve doğal kızılçam ormanlarını bünyesinde barındıran orman alanlarında “Kesin Korunacak Hassas Alan” koruma statüsüne yer verilmemiştir. Nesli küresel ölçekte tehlike altında olan birçok tür için önemli bir yaşam alanı olan Gediz Deltası’nda koruma alan sınırları ekosistem bütününde ele alınmamıştır. Körfez Geçiş Projesinin planlandığı, flamingo ve tepeli pelikan gibi su kuşları için önemli üreme ve beslenme alanlarını oluşturan Uluslararası ölçekte Ramsar Koruma Alanı ilan edilen Gediz Deltası, Çiğli İlçesi sınırında kalan bölge dâhi yönetmelikte tanımlı özelliklere sahip olmasına karşın “Kesin Korunacak Hassas Alan” olarak ilan edilmemiştir.
Son yıllarda art arda gelen tüm bu yönetmelikler, sit derecelerindeki değişiklikler, üst ölçek plan kararları ve büyük ölçekli mega proje olan Körfez Geçişi ile İzmir için gelecekte çizilen senaryo; doğal ve kültürel dokusundan gitgide uzaklaşan, ekolojik değerlerini kaybeden, betonlaşmaya teslim edilmiş, parça parça plan değişiklikleri ile yüksek rant artışlarının önünü açan, kıyılarını betona teslim eden rant talanı altında sağlıksız bir kente dönüştürüleceği endişesini yaratmaktadır.
Davaya konu yapılan revizyon ile koruma statülerinin/doğal sit dereceleri, özellikle Çeşme Yarımadasında Alaçatı gibi rantın yüksek olduğu kıyı ve orman alanlarında daha da düşürülerek yapılaşmanın önündeki kısıtlar kaldırılmıştır. Geçmişte elde edilmiş koruma niteliklerini ortadan kaldırarak, yasal boşluklar ve mevzuat eksiklikleri yaratarak karar verici olarak tarif edilen Bakanlık aracılığı ile milyonlarca hektar koruma alanında çeşitli yatırımlar yapılmasının önünü açmak, gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşamasını tehlike altına atmaktadır.
Yaşanan süreçte bilimsel gerçeklerden ve bütünlükten uzak, parsel ölçeğinde ele alınarak yapılan uygulamalara tanık olmaktayız. Bornova’daki, Çeşme Yarımadasındaki ormanlarımızın, kıyılarımızın, tüm yabani fauna ve floranın varlığı, doğal yaşam alanlarının etkili bir biçimde korunması/yönetilmesi bir yana, hızlı bir biçimde yok olmasına neden olacak bu düzenlemeler iptal edilmelidir. TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu olarak, bütüncül ve bilimsel yaklaşımla, şeffaf bir yol izlenerek doğal sitlerin yeniden değerlendirilmesi/korunması için yürüttüğümüz hukuki sürecin takipçisi olacağımızı ve kamu yararına aykırı her türlü uygulamanın karşısında olduğumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz.”
Daha sonra söz alan Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Başkanı Özlem Şenyol Kocaer ve Doğa Derneği’nden Itri Levent Erkol da sit düzenlemesine ve statüsü değişikliklerin ne gibi sonuçlar doğuracağına ilişkin bilgilendirmede bulundular.