“MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI ASLA BOYUN EĞMEYECEK”
TMMOB İzmir İKK, 19 Eylül Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü dolayısıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Yenişehir Gıda Çarşısı’nda bulunan Birlik Parkı’nda gerçekleştirilen açıklamada TMMOB İzmir İKK adına Dönem Sekreteri Melih Yalçın konuştu. Yalçın konuşmasında, bugünün 19 Eylül 1979 tarihinde TMMOB’nin çağrısıyla Türkiye’nin 55 farklı ilinde, 740 işyerinde gerçekleştirilen iş bırakma eyleminin 39. yıl dönümü olduğunu ifade ederek, “Mühendis, mimar ve şehir plancılarının hayatın her alanında, üretimin her aşamasında önemli bir yer tuttuğunu gösteren bu eylem, TMMOB’nin mücadele tarihinde önemli bir yer tutmaktadır” dedi. 39 yıl önce yapılan iş bırakma eyleminin temel talebinin, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve insanca yaşanabilecek bir ücret olduğunu belirten Yalçın, “Aradan geçen 39 yıla rağmen, bu temel sorunun hiç değişmeden devam ettiği görülmektedir. Mühendis, mimar ve şehir plancıları günümüzde de gerek kamuda gerekse özel sektörde kötü çalışma koşulları altında, yetersiz ücretlerle çalışmaya devam etmektedir” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşsizlik, hayat pahalılığı, düşük ücretler, güvencesizlik, özlük hakları ve örgütlenme sorunları ülkemizde çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının öncelikli sorunları olmaya devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz derin ekonomik kriz, tüm halkımızın olduğu gibi emeğiyle geçinen mühendis, mimar ve şehir plancılarının da hayatlarını zorlaştırmaktadır.
Son birkaç gündür kamuoyuna yansıyan, Türkiye’nin en büyük şantiyesi 3. havalimanındaki çalışma ve yaşam koşulları, ülkemizde emekçilerin içinde bulunduğu zor koşulların aynasıdır. Bu koşullara karşı sesini yükselten yüzlerce işçi gözaltına alınmış, aralarından 24’ü türlü bahanelerle tutuklanmıştır. Bu, sadece kölelik koşullarına isyan eden havaalanı işçilerine karşı bir adım değil, yükselen kriz karşısında yaşam koşulları her geçen gün kötüleşen emekçilere bir gözdağıdır. Tutuklanan işçiler, Türkiye emekçilerine kriz döneminde ne yapılması gerektiğine dair yol gösterdikleri için tutuklanmışlardır. TMMOB olarak direnen işçilerin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz. Daha fazla sömürü uğruna insanların hayatlarını hiçe sayan bu insanlık dışı çalışma koşulları derhal düzeltilmelidir.
Bu zor çalışma koşullarına rağmen, mühendis, mimar ve şehir plancılarının emeği değersizleştirilmeye devam etmektedir. Bilimi, tekniği ve yaratıcı fikirleri sistematik olarak değersizleştiren bu politikalar sadece teknik elemanların yaşamlarını değil, ülkemizin geleceğini de tehdit etmektedir. Bugün içinde bulunduğumuz krizin nedeni, üretim yerine ranta; sanayileşme yerine inşaata; teknoloji yerine betona; planlı kalkınma yerine sıcak para akışına dayalı bir ekonomik yapı kurulmasıdır. Yanlış ekonomi politikaları sonucu ortaya çıkan bu krizin bedelini, emeğiyle geçirenler değil, bu krizi ortaya çıkaranlar ödemelidir.
Ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının bugün karşı karşıya olduğu sorunlar sadece ekonomik sıkıntılar değildir. Kontrolsüz yetkilerle donatılmış tek adam rejimi altında özlük haklarımız da giderek budanmaktadır.
Birliğimiz ile SGK arasında yapılan asgari ücret protokolünün SGK tarafından tek taraflı olarak feshedilmesiyle yeni bir boyut kazanan özlük haklarımıza yönelik saldırılar, sistematik biçimde artmaktadır.
Mayıs ayında çıkartılan İmar Affı yasasında yer alan bir madde ile “teknik öğretmen, tekniker ve teknisyenlerin” Yardımcı Kontrol Elemanı adı atında yapı denetim sistemine eklenerek, mühendislik mesleğinin uygulama alanlarından birisi daha farklı meslek gruplarına açılmıştır. Yapı Denetim sistemi teknikerlere açılırken, KHK’lar ile hukuksuz biçimde kamudan ihraç edilen mühendis, mimar ve şehir plancılarının yapı denetim şirketlerinde görev yapmaları engellenerek bu arkadaşlarımızın yaşadıkları mağduriyet daha da artırılmıştır.
Meslek alanımıza ilişkin saldırıların son örneklerinden birisi de, yapı ruhsatlarındaki proje müelliflerinin imza gerekliliğinin kaldırılması olmuştur. Meslektaşlarımız hak ve yetkilerini kaybetmesine neden olan bu uygulama uzun yıllardır mücadele ettiğimiz “sahte proje müellifliği”nin ve sorunlu-denetimsiz projelerin önünü açmıştır.
Tüm bu düzenlemeler, sadece meslek alanlarımızı hedef almakla kalmıyor, halkın iyi ve güvenli mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmeti almasını da engelliyor. Bu durumun toplumumuza maliyeti, daha güvensiz yapılar, daha fazla yıkım, daha çarpık bir kentleşme olarak yansımaktadır.
Mühendis, mimar ve şehir plancılarının mesleki hak ve çıkarlarını korumak aslında tüm toplumun geleceğini korumak demektir. Çünkü bizim meslek alanımız, toplumun ortak yaşamının üretimini ve devamlılığını sağlamaktadır. Bizler bu anlayışla, mesleğimize ve meslektaşlarımıza sahip çıkarken, ülkemizin ve toplumumuzun ortak geleceğine de sahip çıkıyoruz.
Tek adam rejimi, birliğimizin bu toplumcu rolünden ve tavrından açık biçimde rahatsız olmaktadır ve bunu her fırsatta dile getirmektedir. Temmuz ayı içerisinde yayımlanan 5 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile birlikte, Devlet Denetleme Kuruluna anayasaya ve yasalara aykırı yetkiler tanınarak, Birliğimiz ve diğer emek-meslek örgütleri baskı altına alınmaya çalışılmaktadır.
Devlet Denetleme Kurulunun bir denetleme organı olmaktan çıkartılarak adeta yargı organı biçiminde hareket etmesini sağlayan bu düzenleme, sadece meslek örgütümüzü hedef almamakta, mahkemelere ait olan yargı yetkisinin alenen gasp edilmesi anlamına da gelmektedir.
Meslek alanımızı, meslektaşlarımızı ve meslek örgütlülüğümüzü hedef alan bu saldırılar karşısında sessiz kalmayacağız. 19 Eylül 1979’un 39. yılında bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, bu ülkenin onurlu ve direngen mühendis, mimar ve şehir plancıları vardır ve yaşanan bu haksızlıklara, bu saldırganlığa asla boyun eğmeyecektir.
Bu anlayış ve kararlılıkla 19 Eylül Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günü’nü bir kez daha kutluyoruz.”