TMMOB’DAN ORMANCILIK GÜNÜNDE BASIN TOPLANTISI
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü dolayısıyla bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Lokali’nde düzenlenen basın toplantısında TMMOB İzmir İKK adına Orman Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sabahattin Bilge konuştu. TMMOB İKK adına Dünya Ormancılık Günü’nü kutlayan Bilge, uygar insanın, yaşam alanlarını kısıtlayıcı her uygulamaya karşı koyma refleksine sahip olduğunu, ancak son yıllarda toplumun birçok konuda olduğu gibi orman ve çevre konusundaki yanlış uygulamalar karşısında da suskun kalmakta ya da yeterli refleksi gösterememekte olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bilindiği gibi, son yıllarda dünya nüfusunun hızla artışı ile birlikte çarpık kentleşmenin sonucu yeşili az, beton görünümlü şehirlerle birlikte ortaya çıkan çevre sorunları, başta sanayi olmak üzere hayatın birçok alanında fosil yakıtlardan hâlâ vazgeçilememesi ve buna bağlı olarak atmosfere salınan fazla miktarda karbon nedeniyle ortaya çıkan çevre kirliliği, küresel ısınma ve iklim değişikliği bilinen bir gerçektir. Buna karşın atmosfere salınan karbonu en fazla tutan varlık ormanlar olmasına rağmen ne yazık ki her yıl dünyada 2,12 milyon hektar orman alanı tahrip edilmektedir. Ülkemizde de durum çok faklı değildir. Her ne kadar orman alanımızın geçen yıllara göre arttığı ifade edilse de bu artış göreceli olup, geleneksel yöntemlerle yapılan ölçümlerin gelişmiş tekniklere göre yapılması sonucu çıkan farktan kaynaklanmaktadır.
1956 yılından bu yana 15, son 16 yılda da 15 olmak üzere orman kanunu 30 kez değiştirilmiş, bu kadar değişiklik maalesef her seferinde ormanların aleyhine olmuştur.
1– Son olarak 28.04.2018 tarihinde 6831 sayılı Orman yasasına eklenen Ek 16. madde ile Türkiye’deki orman varlığı sürekli olarak tehdit altına alınmıştır.
“EK MADDE 16- Orman ve Su İşleri Bakanlığınca, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte üzerinde yerleşim yeri bulunan ya da yerleşim yeri oluşturulması uygun olan taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan alanlardan, Orman ve Su İşleri Bakanlığının teklifi üzerine sınırları Bakanlar Kurulunca belirlenen alanlar, Bakanlar Kurulunca belirlenecek usul ve esaslara göre Orman Genel Müdürlüğünce orman sınırları dışına çıkartılarak tapuda Hazine adına tescil edilir. Orman sınırları dışına çıkartılan alanın iki katından az olmamak üzere Devletin hüküm ve tasarrufu altında veya Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar Orman Genel Müdürlüğüne orman tesis etmek üzere tahsis edilir.”
Orman içindeki ağaçsız, taşlık, kayalık alanlar orman ekosisteminin önemli bir parçasıdır. Bu alanlar özellikle yaban hayatı için son derece önemlidir. Bu kayalık alanlar dağ keçileri, yırtıcı kuşlar gibi birçok havyan türü için özel habitatlar oluşturmaktadır. Hatta bu alanların AB Habitat Direktifine göre korunması gerekmektedir. Bu uygulamanın devam etmesi halinde bu habitatlar tahrip olacaktır. Buraların orman rejimi dışına çıkarılarak yerleşime açılması, taraf olduğumuz Biyolojik Çeşitlilik Yasası’na da açıkça aykırıdır. Ayrıca kanunun sonuna eklenmiş olan “Orman sınırları dışına çıkartılan alanın iki katından az olmamak üzere Devletin hüküm ve tasarrufu altında veya Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlar Orman Genel Müdürlüğüne orman tesis etmek üzere tahsis edilir” şeklindeki hüküm, algı oluşturma amaçlı ve yanıltıcıdır. Çünkü orman; ağaçlar, hava, su, toprak, otsu-odunsu bitkiler, mikroorganizma ve hayvanlarıyla kendine özgü ekolojik bir sistemdir. Yani ormanlar sadece ağaçlardan ibaret değildir. Ormanlar flora ve faunasıyla birlikte birçok halkanın birlikte oluşturduğu sistematik bir yapıdır. Bu yapının oluşturulması yüzlerce yıl alan bir süreçtir.
Bu kanunun açık bir şekilde anayasanın 169. maddesine aykırı olduğu, gerek Türkiye Ormancılar Derneği gerekse bir kısım bilim adamı ve sivil toplum kuruluşlarınca kamuoyuna açıklanmıştır. Bir grup muhalefet milletvekilinin başvurusu ile de anayasa mahkemesine götürüldüğü halde uygulama yönetmeliği bile çıkarılmadan kapalı kapılar arkasında hemen uygulamaya geçilmeye çalışılması ormanların büyük bir tehdit altında olduğunun göstergesidir. Bu yasaya göre öncelikle üzerinde bina olan birçok alan orman dışına çıkarılmış, son olarak 08.03.2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Adana ve Manisa sınırları içinde “taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan alan” olduğu gerekçesi ile iki alan daha orman dışına çıkarılmıştır. Kısacası bu eşsiz orman alanları, rant alanı olmaya aday alanlar haline dönüştürülmektedir. Bu uygulama acilen durdurulmalıdır.
2– Ormancılıkta ”Endüstriyel ağaçlandırma” uygulaması; piyasanın odun hammadde ihtiyacının karşılanması, doğal ormanlar üzerindeki baskının azaltılması, biyolojik çeşitliliğin korunması vb. amaçlarla özellikle verim gücü yüksek, topoğrafyanın tesis ve üretim çalışmalarının mekanizasyona uygun olduğu alanlarda, yüksek artım yapan ağaç türlerinden ıslah edilmiş fidan kullanılarak yapılan ağaçlandırma çalışmasıdır. Başta doğal ormanlar üzerindeki baskıyı azaltmak üzere yola çıkılmış, ancak gelinen noktada çalışılacak sahaların kriterleri değiştirilerek uygulama miktarı artırılmaya başlanmış ve daha çok orman ürününü piyasaya sunmak için kullanılan bir yöntem olmuştur. Bu haliyle uygulama kızılçam ormanlarının bulunduğu ekosistemin geleceğini tehdit eder duruma gelmiştir.
3– İlimiz genelindeki uygulamalardan, Karşıyaka Orman Fidanlığı’nın tarihi neredeyse cumhuriyetin tarihi ile aynıdır. Bu fidanlık 29–30 Temmuz 1924 yılında İktisat Vekaleti’nin 11832–516 sayılı olurları ile Bölge Orman Fidanlığı olarak kurulmuştur. Böyle tarihi bir geçmişi olan fidanlık önce şeflik seviyesine düşürülmüştür. 2017 başında ise Fidanlık Şefliği de kapatılarak İzmir Ağaçlandırma ve Toprak Muhafaza Şefliği bünyesine bağlanmıştır. Bununla kalınmamış, fidanlık faaliyetinin yapıldığı yaklaşık 2000 m² tutarındaki iki adet parsel, yapılması planlanan Karşıyaka Stadı’nın otoparkı olmak üzere verilmek istenmektedir. Aynı zamanda Karşıyaka’da afet toplanma bölgesi hizmeti veren bu alanın tarihi geçmişine zarar verecek uygulama kararının iptal edilmesi gerekmektedir. Karşıyaka Stadı’nın ilk kuruluşu 1939 yılıdır. Oysa 1924 yılında bizzat Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk orman fidanlığı olması ile de sembol değerlerden biri olan Karşıyaka Orman Fidanlığı sessiz sedasız yok edilmektedir.
4– Son olarak Orman Genel Müdürlüğünce Buca Tınaztepe mevkiinde yeri devlet ormanı içinde kalan ve 2014 yılında inşa edilen “yangın eğitim merkezi” Dokuz Eylül Üniversitesi’ne kiralanmak istenmektedir. Orman yangınlarında görev yapan personelin eğitimi için gerekli olan teknolojik cihazlara sahip bu eğitim merkezi mademki gerekli değildi, niçin inşa edilmiştir? Eğitim amacı ile yapılan binanın Orman Genel Müdürlüğünce kullanılmasına devam edilmelidir. Aksi halde yapılan harcama ve masraf devlet zararına neden olacaktır. Ayrıca başka kurum veya kuruluşlara kiralık olarak verilmesi halinde alanın elden çıkmasına ve civardaki ormanların zarar görmesine neden olacaktır. Kamu kaynaklarının rasyonel kullanılması bakımından kiralama çalışmaları acilen durdurulmalıdır. Toplumun duyarlı kesimlerini bu uygulamalara karşı çıkmaya davet ediyoruz.”