“DAVALAR BİZİ, BARIŞI SAVUNMAKTAN ALIKOYAMAYACAK”
İzmir’de Barış Akademisyenleri’ne destek oldukları için 82 kişiye “örgüt propagandası” suçlamasıyla dava açılırken, dava açılan isimler tarafından bir basın toplantısı gerçekleştirildi.
“Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan ve iktidarın hedefi haline gelen 2 binden fazla akademisyene destek olmak amacıyla, “barış talebi suç ise biz de aynı suçu işliyoruz” diyerek 18 Ocak 2016 tarihinde İzmir’de kendileri hakkında suç duyurusunda bulunanlardan 82 kişiye “terör örgütü propagandası” iddiasıyla dava açıldı. Dava açılan isimler, sürece ilişkin İzmir Mimarlık Merkezi’nde bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
Toplantıda ilk sözü alan “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisi imzacısı akademisyenlerden Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, hakkında dava açılanlara, barış mücadelesine ve barış akademisyenlerine verdikleri destekten dolayı teşekkür etti. Sonrasında, dava açılan isimler adına Vezan Karabulut konuştu. Karabulut, özellikle 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında yaratılan gerginlik atmosferinin, ilerleyen aylarda yüzlerce yurttaşın ölümüyle sonuçlanan bir çatışma durumuna evrildiğini, kentlerin, ilçelerin harabeye döndüğünü, buna karşı barışın sesini yükseltmeyi amaçlayan akademisyenlerin de seslerini “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı Barış İçin Akademisyenler Bildirisi aracılığıyla duyurmak istediğini ve imzaya açılan bildiriyi 2000’den fazla ismin imzaladığını belirterek, “Söz konusu metnin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından, başını iktidarın önde gelen isimlerinin ve iktidar medyasının çektiği bir güruh tarafından, imzacı akademisyenler hedef haline getirilmişti. Linç dalgası sürerken bizler de, barış talebine destek olmanın, barış isteyenler ile omuz omuza durmanın her yurttaşın sorumluluğu olduğu bilinciyle, İstanbul ve Ankara’daki destekçiler ile benzer şekilde İzmir’den çeşitli meslek grubu ve toplum kesimlerinden 90’a yakın kişi 18 Ocak 2016 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na ‘biz de bu sözlerin altına imza atıyoruz ve yasal sorumluluğu üstlenmeye hazırız’ diyerek başvuruda bulunduk” dedi. Karabulut, aradan geçen 3,5 yıllık sürenin ardından 82 kişi hakkında İstanbul’daki çeşitli ağır ceza mahkemelerinde tarafından dava açıldığını öğrendiklerini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Davanın iddianamesinde, ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız’ başlıklı bildirinin, PKK/KCK’ye destek ve örgüt propagandası mahiyetinde olduğu belirtilerek, bildiri imzacılarının ‘ulusal ve uluslararası kamuoyunda devlete ve hükümete karşı güvensizlik algısı oluşturarak ve toplumsal ayrışmalar yaratarak bölünmelere zemin hazırladıklarını, neticede kamu düzenini bozmayı, devlet otoritesini zaafa uğratmayı planladıkları’ öne sürülmekte. Söz konusu iddianamede, Barış İçin Akademisyenler arasında yer alan Prof. Dr. Füsun Üstel’in ‘terör örgütü propagandası’ suçundan aldığı mahkûmiyete ilişkin istinaf başvurusunun reddedilmesi örnek gösterilip, yaptığımız eylemin de suçun yasadaki tanımına uygun olduğu iddia edilerek ve 3713 sayılı yasanın 7/2 maddesi uyarınca cezalandırılmamız istenmekte. Belirtmek isteriz ki, hukuki dilden son derece uzak, tamamen subjektif değerlendirmeler ve iktidardan bildiğimiz bir dille hazırlanan iddianameden de anlaşılacağı üzere, hazırlayanlar bütün bir muhalefete parmak sallayarak barıştan, emekten, demokrasiden yana sesleri bastırmayı amaçlamaktadır.
Barış talebi suç değildir. Bu taleplerinden dolayı ihraç edilen, hapis cezalarına çarptırılan barış akademisyenleri gibi bizler de o gün ne söylediysek bugün aynılarını savunmaktayız. Talebimiz bâkidir; devletin vatandaşlarına karşı hangi saikle olursa olsun uyguladığı şiddet son bulmalıdır. Ülkede barışın dili hâkim olmalı, diyalog ve müzakere yoluyla barış arayışına öncelik verilmelidir.
Herkesin bilmesini isteriz ki; bizleri yıldırmak, susturmak amacıyla; barışa, demokrasiye, emeğe düşman iktidarın talimatıyla açılan davalar bizi barışı savunmaktan alıkoyamayacaktır. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan davalara karşı omuz omuza durmaya, mahkeme salonlarında barış talebimizi bir kez daha dillendirerek savunmaya hazırız. Bu talebimizin ve mücadelemizin daha güçlü bir hâl alması doğrultusunda İzmir kamuoyuna yan yana durma, barış talebini yükseltme çağrısında bulunurken, bütün baskı ve tehditlere rağmen halka karşı işlenen suçlara ortak olmayacağımızı bir kez daha hatırlatıyoruz.”