8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ ETKİNLİKLERİ

 

8 Mart 1857, bundan tam 155 yıl önce ABD`de 40 bin kadın dokuma işçisinin, kadın işçilerin işten çıkarılmalarını ve düşük ücret verilmesini protesto etmek amacıyla ilk kez direndikleri ve greve gittikleri tarihtir. Kadınlar çalıştıkları fabrikayı işgal ettiler ve polis müdahalesiyle karşılaştılar. Olaylar sırasında çıkan yangında 128 kadın hayatını kaybetti.

1910 yılında Kopenhag`da II. Enternasyonale bağlı sosyalist kadınların yaptığı Uluslararası Kadınlar Konferansı`nda Clara Zetkin`in önerisi üzerine 8 Mart, Amerika`da grev sırasında çıkan yangında ölen işçi kadınların anısına “2. Enternasyonal Kadın Mücadele Günü” olarak ilan edildi.

Ülkemizde ilk kez 1921 yılında kutlanan 8 Mart tarihi, 1975 Dünya Kadınlar Yılı`nda Birleşmiş Milletler`in “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul etmesiyle birlikte sokağa taşındı ve daha yaygın olarak kutlanmaya başlandı.

Bugün ne yazık ki kadınların 155 yıllık mücadelesi; ata-erkil sistemin, egemen siyaset ile ekonomik ve sosyolojik iş birliğinden sebep bir yandan bir nevi “anneler günü, sevgililer günü” düzlemine indirgenerek piyasa ilişkileri içinde paraya, metaya tahvil edilmeye çalışılırken diğer yandan bilinçli olarak artan/arttırılan kadına yönelik fiziksel/psikolojik şiddet eylemleri üzerinden kadının toplumsal pozisyonunu, rolünü her geçen gün daha geriye iten yaklaşım ve uygulamalara toplum olarak maruz bırakılıyoruz.

Mevcut iktidar tarafından kadını bir birey olarak gören bir anlayışta değil, geleneksel aileyi kutsayan; kadını pasifize edip evine hapseden bir yaklaşımın hâkim kılınmaya çalışıldığını görüyoruz. Kadın cinayetlerine “münferit” diyen zihniyetlerin, kadınların erkekleri tahrik ettiğini söyleyebilen profesörlerin, kadın kendisine tecavüz edenle evlenirse hâkimlerin yükü azalır diyen “yeni” HSYK üyelerinin olduğu ve bunun gibi pek çok örneğin artık toplum tarafından kanıksanmaya başlandığı bir ülkede yaşıyoruz.

Bugüne kadar yaşadıklarımız gösteriyor ki 155 yıl önce kadınların başlattığı direniş, bugün daha da anlamlı ve geçerli. Çünkü hala düşük ücretle ve güvencesiz olarak çalıştırılıyoruz; pandemi ya da ekonomik kriz gibi gerekçelerde ilk işten çıkarılan, emeği yok sayılan biz kadınlar oluyoruz. Haklarımızın korunmasını garanti altına almasını gereken yasal düzenlemeler ise her geçen gün bizi daha fazla tacize, şiddet ve ölüme maruz bırakıyor.

Kadın olarak yaşamanın her geçen gün daha da zorlaştırıldığı; haklarımızın ve özgürlüğümüzün üzerinde gölgelerin eksik olmadığı böylesi karanlık bir dönemde, maruz kaldığımız onca baskı ve zulme rağmen ataerkil sisteme ve onun ateşli yandaşı mevcut iktidara inat birbirimize yurt ve yoldaş olarak özgür, eşit ve barış içerisinde bir yaşamı savunduğumuz bir 8 Mart’ı daha geride bıraktık.

TMMOB İzmir İKK KÇG kadınları olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da 8 Martta meydanlardaydık.  “Egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden cinsiyet ayrımcılığı çözülmeden özgür ve eşit bir toplum yaratılması mümkün değildir” anlayışıyla, ülkemizde ve tüm dünyada kadınların hak ve taleplerini elde etme mücadelelerinin başarılı olması için çok önemli bir kazanım olan  “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” etkinlikleri kapsamında 5 Mart cumartesi akşamı Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nde buluştuk ve beraber hazırladığımız dövizler ile tüm renkleriyle dayanışmayı büyütmek ve 8 Mart gecesi alanlarda olmak için sözleştik.

8 Mart saat 20.00’da Alsancak Çelebi önünde buluşularak yasaklara, barikatlara rağmen omuz omuza direnerek, bedenimize, geleceğimize, haklarımıza sahip çıkarak, hep bir ağızdan, yan yana dayanışma ile 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşünde bir arada olduk.

Yine TMMOB İzmir İKK KÇG kadınları olarak 11 Mart tarihinde ekolojik olarak toplumsal bir dönüşüme inanan ve bu gerçekleştirmek adına çalışan aktivist Emet Değirmenci ile çevrimiçi olarak bir araya gelerek  “Kültürel Normlar Açısından Ataerki, Patriyarkanın Karşılığı mı?” üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu söyleşi ile daha iyi anladık ki kadınlar olarak söyleyecek sözümüz ve değiştirecek gücümüz var.

8 Mart‘ta cinsiyetler arasında ezme-ezilme ilişkisinin olmadığı, şiddetsiz ve sömürüsüz bir dünya ve ülke için mücadele eden kadınların Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadelesini selamlıyoruz.

Kültürel Normlar Açısından Ataerki, Patriyarkanın Karşılığı mı?” söyleşisine buradan ulaşabilirsiniz.