TMMOB KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ
BASINA VE KAMUOYUNA
Uzun bir süredir İzmir ve çevresine ilişkin rant projeleriyle, İzmir’in doğal yaşam alanları yapılaşmaya açılarak, kent ve çevresinde paraya dönüştürülecek ne kadar alan varsa, sonuçlarına bakılmaksızın enerji yatırımları (JES, RES, Termik Santraller vb.), madencilik çalışmalarıyla, turizm bahanesiyle plansız bir şekilde yok edilmeye çalışılıyor.
Bizler mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak kentlerin, doğal yaşam ve tarım alanlarının, ormanların yanı sıra kent dokusunun ve kent kültürünün de gelecek kuşaklara aktarılacak biçimde korunmasının önemli olduğunu biliyor ve bunu her ortamda dile getiriyoruz. Bu konuda da mesleki uzmanlığımızın yanı sıra demokrasi ve hukuk çerçevesinde mücadelemizi sürdürüyoruz.
Bu mücadeleyi, bugüne değin kentin tüm yaşam alanı savunucuları, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve kentin seçilmiş yöneticileri ile birlikte büyütmek için, bilgi, belge ve raporlarımızla her platformda sözümüzün sahibi ve takipçisi olmaya devam ediyoruz.
2024 yerel seçimlerinin ülkemiz siyasi iklimi ve İzmir’in kimliği, kültürü ve doğal yaşam alanlarıyla gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için önemli bir eşikte gerçekleştirildiğini düşünüyoruz.
Bu çerçevede, kentlerimizin geleceğini rant yağmacılarından kurtarmak için belediye başkanlarının ve yerel yönetimlerin benimsemesi gereken temel ilkeleri şöyle sıralıyoruz:
- Halkçı bir kent yönetimi, kentin her kesiminin mümkün olduğunca karar mekanizmalarına katılmasıyla mümkündür. Bu nedenle kent adına verilecek kararlarda kentlinin görüş ve önerileri mümkün olan en geniş biçimde alınmalı ve öneriler kararlara yansıtılmalıdır.
- Kente ilişkin yapılacak her türlü alt ve üst yapı yatırımlarında, öncelikle uzman meslek odalarından görüş alınmalı, büyük projelerde halkın ve demokratik kitle örgütlerinin görüşüne başvurulmalıdır.
- Sermaye kesimi yerine kentin önemli bir kısmını oluşturan yoksullara, emekçilere, dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçlarına yönelik politikalar gözetilmelidir.
- Toplumun ihtiyacı olmayan ve kamuyu zarara uğratacak yatırımlardan kaçınılmalıdır.
- Yaşam alanlarını ve mülkiyet hakkını zapt etmek niyetiyle gerçekleştirilen her türlü kentsel dönüşüm uygulamalarında yurttaşın yanında yer alınmalı ve yerlerinden edilmeden, güvenli ve daha yaşanabilir bir çevreye kavuşmaları sağlanmalıdır.
- Su kaynaklarının, havanın kirlenmesine yol açacak, halkın sağlığını olumsuz yönde etkileyecek, kentin içinde yer alan doğal yaşamı yok edecek projelere izin verilmemelidir. Kent içi açık yeşil alanların mutlak korunması ve çoğaltılması sağlanmalı, açık yeşil alanların içerisinde ve altında, beton içeren hiçbir yapılaşmaya izin verilmemelidir.
- Merkezi yönetimin aldığı ve kamuyu zarara uğratacak kararlara karşı kentteki demokratik kitle örgütleriyle iş birliği yapılarak hukuksal ve demokratik olarak tavır gösterilmeli, yağma politikalarıyla etkin bir mücadele yürütülmelidir.
- Belediye emekçilerinin kadrolu, güvenceli istihdamı esas alınmalı, liyâkattan taviz verilmemeli, sendikaları tahakküm altına almaya çalışmadan eşit ilişki kurulabilmelidir. Sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin İzmir’de yerel demokrasinin gelişiminin bir parçası olduğu bilinmelidir.
- Seçilen yöneticiler; bulunduğu makamı kendi siyasi çıkarları için kullanmadan, belediyeyi şirket gibi görmeden, yargı kararlarına uyarak görev yapmalıdırlar.
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu olarak, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde, kentimizi hedefleyen yağma politikalarına karşı bu kentte yaşayan yurttaşlar olarak en önemli görevimizi ‘İzmir’in kimliği, kültürü ve doğal yaşam alanlarıyla gelecek kuşaklara aktarılabilmesinin sağlanması’ olarak görüyoruz.
Bunun için yerel yönetim seçimleri öncesinde Kent Sempozyumu yaparak, yağma politikalarının kentimize verdiği zararın bugün itibariyle bir fotoğrafını çektik.
Bununla birlikte demokratik katılımcı bir kent yönetimi, kent silueti, nüfus, yapılaşma, ulaşım, hava, su ile yaşam kalitesinde nerede olduğumuz konularında da görüşlerimizi kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.
Mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak, yukarıdaki temel ilkeleri benimsemiş yerel yönetim anlayışı ile İzmir’in geleceğinin aydınlığa kavuşabileceğini belirtir, gerek siyasi partilerin gerekse yurttaşların seçimlerini bu çerçevede yapması gerektiğini hatırlatırız.
SONUÇ BİLDİRGESİNE BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ.